21 Mayıs 1864, bir avuç toprağı dahi bulamadan kendilerine Karadeniz' in engin sularını mezarlık edinen bir halkın dramıdır.

Setenay Çiçeği

Setenay Çiçeği


Birgün Nart kadını Setenay Guaşe Psıj'in kıyısına gitti. Orada yeşil dalları ırmağın üzerine eğilmiş uzun söğüt ağacının yanında olağanüstü güzellikte bir çiçek gördü. Işıl ışıl öyla parlıyorduki Stenay Guaaşe gözlerini alamıyordu. Sanki beyaz yaprakları sabah güneşinin parlak ışıklarında yıkanıyordu.

Setenay Guaşe çiçeği alıp götürdü ve evinin önüne dikti.

Ertesi sabah hemen çiçeğin yanıuna giden Setenay Guaşe onu tanıyamadı; dermansız düşmüş yaprakları buruşmuştu.

Çok üzüldü Setnay Guaşe.



Tekrar Psıj'in kıyısına gitti ve yine aynı çiçeği buldu, getirip evinin önüne dikti.

Fakat o da soldu!

nart kadını bu harika çiçekler onun yüzünden öldüğü için üzülüyordu.

Setenay Guaşe üçüncü kez ırmağa gitti. Bütün gün aynı çiçeği aradı. Sonunda akşama doğru onu buldu, yine evinin önüne dikti ve yatmaya gitti.

O akşam rüzgar gökyüzünde bulutları hareketlendirdi. Şimşek çaktı, gök gürledi ve ılık bir yağmur yağmaya başladı. Setenay Guaşe'nin kalbi sıkıştı: "zavallı çiçek, yağmur seni öldürecek!"

Sabaha doğru hava sakinleşti. İnsanın tenini okşayan bir güneş çıktı. Setenay Guaşe gözlerine inanamadı: Çiçek ışıldıyordu!

-Su çiçeğin canını kurtardı, diye bağırdı. -Su can gibidir.

Derlerki, insan ilk kez o zaman anladı suyun yaşam gücünü. Bu çiçek şimdi de Nart toprağında yetişiyor ve güzelliğiyle göz alıyor. Ona "Setenay çiçeği" diyorlar...