Janserey Nine
Janserey Nine
Yaşlı Janserey un ambarının önünde işini bitirdi, örtüye dökülen unları eli ile toplayarak hamur teknesine döktü , üstünü başını çırparak kalktı.Beli sızlıyordu, dayanamıyordu işe, yorgunluğa, "ahh.. tekne tekne hamur, dokuz köye lokum pişirdim , nerede, tek başıma yiyeceğim ekmeğimi yapamıyorum artık.."
Söylenerek kalktı, tekneyi ocağa yaklaştırdı, mayalık hamurun kabukları çatlak çatlak omuştu.Sıcak suda ezdi, hamura katarak yoğurdu, yoğurdu. Yaşlılığın, bitkinliğin, güçsüzlüğün hıncını hamurdan çıkarır gibi yoğurdu.Yumruğunun darbeleri altında çatır çatır sesler çıkararak işini bitirdi.TEkneyi kalın örtülere sarar demlenmeye bıraktı...
Hey gidi günler, gençliğini anımsadı Janserey..Bu eve ondokuzunda gelin gelmişti.Kaynana,görümce, elti, yığınla çoluk çocuk, bir güne bir gün."ıhh.."dememişti, gelin olmanın gereğini ve de görevlerini yerine getirmişti. Bir günden bir güne kaç çatmamış, kimseye saygısızca davranmamıştı.Kocası Mirzabeç ile mutlu yaşamıştı.Aradan yollar geçmişti, Mısır, Fizan, seferberlik, Yunan Savaşı derken kötü yazgı kocasını alıp [yasak]ürmüştü.Nerede idi?Hangi dağda, hangi derede kalmıştı Mirzabeç..?Mezarı biele belli değildi.Subeden köye kağıdı gelince taş basmıştı bağrına, gözyaşını göstermemişti llere, rezil olmak vardı ele güne karşı.."Janserey gelin unutmuş geleneği, göreneği" dedirtmemişti. Aylar yıllar geçmişti acı dolu, biricik oğlu Halit'e bağlamıştı tüm umudunu..Üstüne titreyerek büyüttü yavrusunu.Hem de evlendirmişti, Kabertey'in en güzel kızı ile, derken gelin odasında, kendisi ocak başında kala kalmıştı.Yavrusu askere çağrılmış, uçup gitmişti. Aylarca mektup bekledi Janserey, Sevgili gelini Fatimet'e analık babalık etti..Gözlerinden buruşuk yanaklarına süzülen gözyaşlarını yazmasının ucu ile silerek gözlerini kuruladı.Hamur kabarana dek komşu PAgue ile dertleşmek için dışarıya çıktı. Bahçe kapısını açarak seslendi, sırtını duvara vererek güneşe karşı yere çöktü..
Düşünüyordu Janserey, oğlunun kara haberinin glişini..Mardin mi? Cizre mi..? HEr ne ise o yıkılası yerden..Jandarma oğlunun kaçakçı kırşunu ile vuruluş haberinin gelişini..."Yaşayamam, ölürüm" demişti, de saçını başını yolmuştu, dögünmüştü günlerce, ölürüm demiştide Azrail uğramamıştı. Yaşıyordu işte sürünerek acı içerisinde...Kendisi dururken güel gelini Rara topraklar girmişti.Hemde topaç gibi bir oğlan doğururken, Janserey'e torunu ile birlikte yeni bir güç yeni bir can gelmişti.Didindi, çalıştı, ortak orak oldu, sabah oldu nasırlı elleri tarlada, öksüzünü büyüttü üzerine titreyerek. Akşam olup bacalardan ince gümüş dumanlar tüttüğünde, buzağı, inek acı acı çağrışarak köye dönende, koyu gölgeler altında yitip uzaklaşan Hınzır Dağlarına bakarak oturdu eşikte.Bu saatlerde içini buruk bir keder kaplar, otururdu böylece.Mirzabeç'i Fatimet'i, sevgili Halit'i düşünürdü saatlerce, lambasını yakmak, ocağını ateşlemek, yaşamak, nefes almak sızlatırdı sanki Mirzabeç'in, oğlunun, ceyla gözlü Fatimet'in ruhunu..ürperirdi, pişman olurdu bu tür uğursuz düşüncelre dalmaktan.
"Tövbe Allahım.Tövbe, koç gibi torunum, Ahmet'im yaşıyorya..tövbe tövbe, kör şeytan git başımdan.."Tüm kütülükleri atarmış gibi silkelerdi eteklerini, kötü düşüncelerin, tehlikelerin torunundan uzak olması için üç defa tükürür, ocxağını tüttürmeye koşardı.
Zorluklarla, yokluklarla acılarla yılar geçti, Ahmet büyüdü.Köy okulunuda bitirmişti artık.Gezici başöğretmenin yardımı ile Pazarören Köy Enstitüsüne gönderilmişti.Ahmet'ten uzak kalmak, Janserey'i iyice çökertmişti.ama yeni bir umutla yaşıyordu şimdi, oğlu öğretmen olacak, dönecek, kendi köyünün çocuklarına ışık tutacaktı.Tüm sıkıntılar o zman bitecekti. Torunundan gelen mektupları defalarca okutur, kalbine basar, doya doya ağlardı.
Komşu PAgue'nin ayak sesleri ile düşüncelerinden ayrıldı.Pague elinde tuttuğu mektubu Janserey'e uzatarak konuştu:
"-Gözünüzaydın, Ahmet'in mektubu, bizim oğlan pulluk demiri kaynatmaya gitmişti.Aziye'ye postacı vermiş, hemen şimdi getirdi.."
"Sağol PAgue, bana dünyaları bağışladın.Bugün sıkıntım fazla idi, getiren [yasak]üren dert görmesin, Allah ağzının tadını bozmasın.."
PAgue kapının önünde tozlarının silkeleyen oğluna seslendi, "Hadi, Mahmut çabul gel, Janserey Nineyi daha fazla merakta bırakma, oku şunu."
Mahmut kelimelerin üzerinde dura dura ağır ağır okudu.Janserey tüm varlığını bu ses vererek dinliyordu.Ahmet okulunun bittğini müjdeliyordu ninesine..Bir aylık uygulama kursu vardı.Daha sonra dönüp gelecekti köyüne, ninesinden hiç ayrılmayacaktı artık..Janserey yönünü kıbleye çevirerek ellerini havaya kaldırdı.TEmiz duygularla yakardı tanrıya.Bugünleri görmüştü, artık ölsede gam yemezdi.. Komşusuna dönerek haykırır gibi konuşmaya başladı.
"Kuzum Pague, mutluyum, yaradana şükran borçluyum.Hadi gel ocağı yakalım, ekmeklik hamur hazırlamıştım.Kuralım şüeni(1) ateşe, lokum pişirelim, yesin çoluk çocuk, yoldan geçen yolcu, Ahmet'im geliyor, duysun tüm dünya..Janserey yaşıyor ölmedi, duysun kurt, kuş, yıldızlar, yer gök, bin yıllık Janserey yaşıyor, Tanrım sana bin şükür, hey komşular, sevgili komşular..Duyun..Ahmet'im büyüdü, erkek oldu, okudu öğretmen oldu..Dönüyor, köyyünün çocuklarına iyilik öğretecek, bilgi dağıtacak, ASiyet gelin, PAgue, Mahmut oğlum..Bana yardım edin, büyük fıçıyı çıkarıp Baksime(2) kuracagım.Düğün yapacağım, koçlar kurban edeceğim..Duyun , duyun..
Yaşlı kadının sesi Hınzır Dağlarının arkasına inen güneşle birlikte yavaş yavaş kısılıp duyulmaz oldu.Kendisinden geçip yere yığıldı kaldı...Komşular taşıyıp yatağına yatırdılar.İğneci Mehmet koşup geldi, nabzını yokladı, "sevinçten bayıldı ihtiyarcık..." dedi.Kolonya koklatıp alnını, bileklerini ovdular, yaşlı kadın yavaş yavaş kendine geliyordu.Uzaktan köye dönen ineklerin yavruları için bağırdığı duyuluyordu.Pague kadın Janserey'in yanında kaldıi herkes evine döndü...
Bir süre sonra gözlerini açan Janserey, akşamki çoşkudan uzak, komşusu PAgue'ye yavaşça seslendi: "Haydi Pague sende git, bak iyiyim, biraz dinlenince hiç bir şey kalmaz, yaşlı kalbim artık dayanamıyor sevince, üzüntüye..Biraz sonra kalkarım." PAgue direndi, dönmedi evine, Janserey'i bekledi gece yarısına kadar, oturduğu yerde dalıp gitmişti.Kendine geldiğinde Janserey ona gülümsüyor gibi bakıyordu.Yavaş kalkıp yatağa yaklaştı, elini tuttu.Çoktan soğumuştu ninecik, diüer eli ile kalbine bastırdığı Ahmet'in mektubu gözyaşları ile ıslanmıştı.
Yağmurlu bir günde gömdüler onu.Köyün imamı, kalbine bastırdığı mektupla gömülsün istemişti...Kavuşamadığı torununun yazısı kalbinin üzerinde kalsın.."Gök delinmişti sanki, delinmiştide, Janserey'in yazgısına torununa duyduğu özleme ağlıyor gibiydi...
1-Tutamağından zincire asılan bir çeşit tencere
2-Cerkes içkisi
Özdemir ÖZBAY